‘Ben 12 Yaşında Bir Yaşlıyım’

Hits: 180

Bermal Bawerin Koçer

“Ben 12 yaşında bir yaşlıyım.” Ne kadar tuhaf bir cümle değil mi ? Bir insan hem 12 yaşında olup hem de bir yaşlı olabilir mi? Hele ki bu 12 yaşında bir kız çocuğunun sözleriyse. Evet bu söz 12 yaşında Şengalli Êzidi bir Kürt çocuğunun yaşam öyküsünün ifadesi. Şengalli 12 yaşında olan Amira’nın dili, inancı, kültürü, kimliği unutturulmuş Êzidi olan Amira’nın insanlığı utandıran sözleri.

2014 yılında DAİŞ Şengal’e saldırdığında Amira daha 6 yaşındadır. Şengal saldırısında ailesiyle beraber DAİŞ’e esir düşüyor. Binlercesine yapıldığı gibi onlarda kaçırılıyor. İlk başta ailesiyle beraber Irak’a götürülen Amira daha sonra kardeşi ile beraber daha 6 yaşında olan Amir ile beraber ailesinden koparılıp Suriye’ye bir kadının yanına veriliyor. Burada daha 6 yaşında olan Amira’ya Arap oldukları, dillerinin Arapça olduğu kabul ettirilmeye çalışılıyor. Bir süre sonra kardeşi Amir ile beraber Türkiye’ye kaçırılıyor. Ankara’da polisin gözaltı sonucu bu çocuklar senin değil deyip Amira ve Amir kadından alınıyor ve Kırşehir’de bir çocuk yetiştirme yurduna veriliyor. Bu yurtta beş yıl kalan çocuklar devletin asimilasyon politikalarının bir diğeriyle karşılaşıyor. Bu sefer burada Türk olduklarını, dillerinin Türkçe olduğunu ve Müslüman oldukları söyleniyor. Hatta isimleri bile değiştiriliyor. Amira Aya, Amir’de Ahmet olarak değiştiriliyor. Bu sefer bir bütünen dili, kimliği, inancı unutturulmaya çalışılıyor. Aradan geçen beş yıldan sonra bir akrabasının aramaları sonucunda tesadüfen bulunuyorlar. Ama yapılan DNA testine rağmen bir süre uğraştırıldıktan sonra ailesine veriliyor. Yani 12 kişilik ailesinden griye kalan abisi ve yengesinin yanına veriliyor. Ve Amira şu an kendi topraklarında. Evet Amira şu an ailesiyle yaşıyor hem de dili, inancı ve kültürü değiştirilmiş durumda hatta bir yaşlı gibi hissederek yaşıyor. Tuhaf bir durum ama bunca yaşanmışlıklara rağmen daha doğrusu yaşatılanlara kültürel ölmüş haline rağmen Amira’nın yaşıyor olması ve yaşadıklarının farkında olması insanı sevindiriyor. Çünkü, Amira’nın öyküsü bu coğrafyada yaşayan binlerce çocuğun öyküsü ama çoğu ya bir kültür kırımına uğratıldı ya da fiziki olarak katledilen binlerce çocuğun öyküsüdür bu.

Bu öyküyü dinlerken bu coğrafya da çocukluğunu yaşayamamış, oynadığı oyunun tadına varamamış, dahası daha oyun oynayacak yaşa gelmeden katledilen, tecavüze uğratılan, öldürülen, kimyasalla yok edilen yüzlerce çocuğun öyküsü geldi aklıma. İnsan kendi coğrafyasının acılarını yaşıyor derler. Evet, bu coğrafyada en çok çocuklardan korkuyorlar. Bu yüzden daha 12 yaşında olan Uğur’un bedenine 13 kurşun sıktılar. Çocukların cansız bedeninden bile korkuyorlar. Köyünde hayvanlarını otlatan Ceylan Önkol’a havan mermisi atılıp küçük bedenini parça parça ediyorlar. Enes’in, Muhammed’in küçük bedeni üzerinden panzerle geçip eziyorlar.

Bu coğrafyada çocuklar toplu katliama uğruyorlar. Amûdê sinemasında bir bomba patlatıp yüzlerce çocuğu bir arada katlediyorlar. Halepçe’de, Rojava’da, Cizre’de kimyasallarla yakılıyor bu coğrafyanın çocukları. Bu öykü polis kurşunlarına dizilen; Berkin Elvan’ın öyküsü, annesinin kucağında vurulan Miray bebeğin, babası katledilen Bêkes’in ve annesiz, babasız, dilsiz, kültürsüz, kimliksiz ve topraksız bırakılan binlerce çocuğun öyküsü. Bu yüzden bu öykü bu coğrafyanın öyküsü. Kendi toprağından, ülkesinden sürgün ettirilen cansız bedeni kıyıya vurulan Alan Kurdi’nin öyküsü.

Ama bu öykünün değişmesi lazım. Bu öyküyü değiştirmek için direniyor bu coğrafyanın çocukları. Bugün bu coğrafyada direnen, çocukluğu yaşatılmayan, oyunları yarım kalan çocuklardır. Bugün bu coğrafyada öldürülmekten kurtulan çocuklar özgür bir coğrafyada yaşasın ve öldürülmesin diye canlarını feda ederek direniyor ve savaşıyorlar. Amiralar yaşasın diye mücadele ediyorlar. Bu yüzden bu öykünün değişmesi lazım ve bunu değiştirecek olan benim, sensiz, bizleriz…